
MERAL KEİGHOBADİ ÇOCUK-ERGEN VE YETİŞKİN DANIÅžMANLIK


​
Diyabet ve Psikolojik Sorunlar
Diyabetes mellitus (DM) endokrin sisteme ait kronik hastalık olmakla birlikte yaÅŸamın her alanını etkileyen, sürekli izleme gerektiren ve bir dizi komplikasyonları olan bir hastalıktır. Bu durum hasta açısından ciddi baÅŸ etme sorunlarını gündeme getirir. DM temelde endokrin sisteme ait bozukluk olmasına raÄŸmen, aynı zamanda psikososyal boyutları olan bir hastalıktır.
Stres-Kan Şekeri İlişkisi
Diyabetin ortaya çıkışında genetik faktörlerin yanı sıra çevresel etkilerin önemi de göz ardı edilmemelidir. Stresör durumlar hastalığın ortaya çıkış ve ÅŸiddetinde önemli rol oynamaktadır.
Bir çok araÅŸtırmacı; diyabetin ortaya çıkmasında baÅŸlatıcı etkiler arasında ruhsal travma yaratan yaÅŸam olaylarının söz konusu olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Duygusal gerginlik ile kan ÅŸekeri iliÅŸkisini ortaya koyan çok sayıda araÅŸtırma bulunmaktadır.
Gerginlik yaÅŸayan hasta beslenme, insülin alımı, fiziksel etkinlik kurallarına uymakta güçlük çekmektedir. İnkar, kızgınlık gibi tepkiler ve psikopatolojik savunmalar hastalığın tedavi ve uyumunu güçleÅŸtirir. Böylece stres hem “stres hormonlarını” faaliyete geçirir ve iç ortamı bozar (psikofizyolojik), hemde hastanın uyumunu ve dış ortamı bozar (davranışsal).
Anksiyete durumlarında, epinefrin salgısının uyarıldığı ve bununda insülin etkisini azalttığı bilinmektedir. En basit psikososyal travma ve ruhsal çatışmada dahi serbest yaÄŸ asitleri, kortizol ve kan ÅŸekerini artırdığı bilinmektedir. Nitekim diyabeti iyi düzenlenmeyen vakalarda plazma katekolamin düzeyinin yüksek olduÄŸu bulunmuÅŸtur.
Tıbbi tedaviye raÄŸmen kan ÅŸekeri düzenlenemeyen hastalarda stres ve kaygının önemli etken olduÄŸu düÅŸünülmelidir. Bu durumda insülin dozu artırılmadan önce psikolojik deÄŸerlendirmesinin yapılmasında yarar olduÄŸu görülmektedir.
Diyabete Özgü KiÅŸilik Yapısı
Diyabete özgü bir kiÅŸilik yapısı olup olmadığı uzun yıllardır araÅŸtırma konusu olmuÅŸtur. Diyabetiklerde belirlenen karakter özelliklerinin hastalık öncesi kiÅŸilik özellikleri mi yoksa hastalığın ikincil geliÅŸen davranışsal özellikler mi olduÄŸu tartışmalıdır. A tipi kiÅŸilik özellikleri taşıyan kiÅŸiler B tipi kiÅŸiliÄŸe göre stresli yaÅŸam olaylarına daha fazla maruz kaldıkları ve daha yüksek oranda strese hiperglisemik yanıt verdikleri belirtilmiÅŸtir.
Emosyenel (Duygusal) Tepkiler
Diyabetli kiÅŸilerde, emosyonel tepkiler ve uyum güçlükleri en sık karşılaşılan sorun alanlarıdır. Diyabetin kendisi, komplikasyonları, tedavinin gündeme getirdiÄŸi sınırlamalar kiÅŸinin homeostatik dengesini bozar. Psikolojik krize neden olur. Gelecek kaygısı, bağımsızlığını ve yeterliliÄŸini kaybedeceÄŸi düÅŸüncesi, beden görünümünün bozulacağı endiÅŸeleri hastanın duygu durumunu, zihinsel iÅŸlevlerini, dengesini, fiziksel-duygusal anatomisini, vücut imajını, sosyal alanını olumsuz etkiler. Temel özgüven duygusu zedelenir. GeleceÄŸe iliÅŸkin umut ve beklentileri yaÅŸam amaçları zorlanır.
Yukarıdaki belirtiler üzerine; diyabet hastaları, hastalıklarına karşı bazı tepkiler geliÅŸtirirler.
​
Bu tepkilerden bazıları;
-
Matem tepkisi
-
İsyan duygusu
-
İnkar
-
Kaygı
-
Depresyon
-
Kızgınlık
-
Patolojik bağımlılık
-
Regresyon dur.
Hastanın kiÅŸilik yapısı ile hastalığını algılama ve tepki biçimi arasında iliÅŸki dikkate alınmasında yarar vardır.
Bu nedenle hastayı ve tepkilerini anlayabilmek için hastanın kiÅŸilik yapısını anlamak gerekir.
Diyabet ve Depresyon
Diyabete eÅŸlik eden depresyon hastanın uyumunu, yaÅŸam kalitesini, tedaviye cevabı, hastalığın gidiÅŸini olumsuz etkiler. Diyabetin komplikasyonları açığa çıkıp hastanın yaÅŸam alanlarındaki örseleyici etkisi arttıkça depresyon ÅŸiddeti artmaktadır. Hasta tedaviye katılmıyorsa tıbbi durum dengeli olmasına raÄŸmen, kendini iyi hissetmiyorsa, daha alt düzeyde iÅŸlevsellik gösteriyorsa, ilgi alanlarında yaygın azalma varsa depresyon yönünden deÄŸerlendirilmesi gerekmektedir.
Diyabet ve Anksiyete
Diyabete baÄŸlı engellenmeler, yeterliliÄŸin kaybı endiÅŸesi, ölüm korkusu, hastalığın önemi, gerçek ya da kiÅŸiye ait algılanmış tehlikeler kaygıya neden olmaktadır.
Diyabetli hastalarda yaÅŸanan anksiyete hem kronik gidiÅŸli bir hastalığın yarattığı kaygı hem de günlük yaÅŸamın ve uyumun bozulması, engellemelerin olmasından kaynaklanmaktadır. Tıbbi tedaviye karşın kan ÅŸekeri kontrol altına alınamayan hastalarda kaygı önemli bir yer tutmaktadır. Kaygı hali kronik bir hal almışsa tedavi altına alınması gerekir.
Diyabetli Hasta ve Aile İlişkileri Nasıl Olmalı
Hastalık kiÅŸide olduÄŸu kadar ailede de krize yol açar. Hasta ve ailesi arasındaki iliÅŸkilerin bozulması hastalık denetimini daha da güçleÅŸtirir. Hastanın uyumunu, aşırı koruyucu ve kaygılı, aşırı hoÅŸgörülü ve teslimiyetçi, mükemmeliyetçi ve denetleyici, ilgisiz ve reddedici aile tipleri olumsuz etkilemektedir.
İliÅŸkilerde dengeli, duyguların serbestçe ifade edilmesine izin veren, çatışmaların az, iÅŸbirlikçi ailelerde hastanın uyumu daha iyi olmaktadır.
Diyabetli Hasta ve Doktor iliÅŸkisi Diyabetli hastalarla açık iletiÅŸim, bilgilendirme, duyguların ve tepkilerin ifadesinin kolaylaÅŸtırılması saÄŸlanmalıdır. İşbirliÄŸi içinde tedavi sürdürülmelidir.
Biz kliniğimizde diyabet kontrolunu daha iyi yapmak amacıyla gerek ayaktan gerek se yatan hastalarımızın psikolojik değerlendirmelerini de yaparak bireysel ve/veya okul eğitimleri ve ardından gelen motivasyon toplantıları yapıyoruz.
Gelecek kaygısı, bağımsızlığını ve yeterliliÄŸini kaybedeceÄŸi düÅŸüncesi, beden görünümünün bozulacağı endiÅŸeleri hastanın duygu durumunu, zihinsel iÅŸlevlerini, dengesini, fiziksel-duygusal natomisini, vücut imajını, sosyal alanını olumsuz etkiler. Temel özgüven duygusu zedelenir.
Uzm. Psk. Meral KEİGHOBADİ
​
​
​